24 Aralık 2010 Cuma

tırt haramiden portreler

uzaybaba (ayrıntılar: saç-sakal)

özlemanne (ayrıntılar: mavi gözler-dişler!)

 babanni (ayrıntılar: gözlük)
 
semaawa (ayrıntılar: toka)
* beni diğerlerinden daha küçük ebatta çizip bi de üstüne kahkaha attı arkadaşımfasulye!!!  niyeyse? :)

21 Aralık 2010 Salı

en kısa gün en uzun gece

en kısa gün, en kısa haliyle bitti gitti..
gecesinde dolunayın güzelliğini bıraktı ki en uzun gecede uzuuun uzun seyredelim diye..
şu akıp giden kum seline bak
ne durması var ne dinlenmesi
bak nasıl değişiyor dünya
nasıl atıyor bir başka dünyanın temelini
hergün yeni bir yere konup göçmek gerek
akarsu gibi dinmeden akmak gerek
dün geçti gitti, dün gibi dünün sözü de geçti
bugün, yeni bir söz gerek...
mevlana

bizsizo

yıkıyoruz... yıkıyorsunuz.. sıra o'nda..


cevabı yoktur, bilmediği belli olmasın diye mi susar?
cevabı vardır, oyun oynuyordur, oyalamak için mi susar?
düşünmediği, hissetmediği için mi susar?
dinledikçe, düşündükçe mi susar?
konuyla alakalı değildir, ilgisiz olduğundan mı susar?
bir anlami yoktur, konusacak, soyleyecek bir seyi olmadığı için mi susar?
ciddi bir sorun vardır anlatmanın çözüme faydası yoktur, o yüzden mi susar?
söyleyecekleri üzecektir, o yüzden mi susar?
kırıldığı için mi, kırdığı için mi susar?
asaletinden nezaketinden mi susar?
vazgeçmiştir, o yüzden mi susar?
ya da
vakti geldiği için mi susar? 

 

14 Aralık 2010 Salı

hatırlatıcı not

daha az stres için yapılması önerilenler;

aynı zamanda tek bir iş yapın. 
problemi iyi kavrayın.
dinlemeyi ve soru sormayı öğrenin.
anlamlıyı, anlamsızı ayırt edin. 
esnek olun.
hataları kabul edin. 
basitçe ifade edin. 
sakin olun.
gülümseyin. 
zamanlamayı iyi yapın.

13.08.2009

"ve o gün kendi hikayesini yazmaya başladı kadın..." diye klişe bir cümle geldi aklına, ve hemen sonra yazma yeteneğinin olmadığı. :(
ama olsun dedi içindeki ses. "belki bu bir işarettir."
siyah üzümleri yıkadı. bu gece onun annesinin doğum sancısı çektiği geceydi. tesadüf dedi. gülümsedi.. hikaye yazacaktı ya güya!


terminal-tom hanks vardı televizyonda, güzel filmdi. neredesin firuze de güzeldi.. rınnn da rın dariin.. ya evde yoksan.
bugün bir gerçekten'i olmuştu. cebindeydi artık.
ateş böcekleri
orionun kılıcı
kırmızı küp
ramonun kolyesi
sergüzeşt
....
başkasının başarısına giden yola eşlik etmek ne üzücü... dante01

kral

kral öldü, yaşasın yeni kral!!!
o da olmazsa sırada yenisi var...



9 Aralık 2010 Perşembe

sokak kedisi

normalde sokak kedisi kendini saldırgan köpeklere karşı koruyabilirmiş. bu direnci kıran tek şey neymiş biliyor musunuz: sevgi…

insanoğlu, eğer bir sokak kedisinin başını okşar ve ona şefkat gösterirse kedicik kendisinin koruma altında olduğunu zanneder ve sivri tırnaklarını içeri çekermiş ve vahşi köpeklerin azgın dişlerini gırtlaklarında veya itlaf ekiplerinin zehirli etlerini midesinde bulurmuş.

küçücük bir dokunuşta gardı düşen ve ölümcül yaralara açık hale gelen sarmanların kaderinde kendi aşk hayatımızın hülasasını buldum. biz de eros'un şefkatine sığınıp, sevdalanınca en mahrem zaaflarımızı ele vermiyor muyuz?

yıllar yılı ardına sığındığımız barikatların anahtarını gönüllü teslim edip, tırnaklarımızı içeri çekmiyor muyuz? sevginin bizi kollayacağına, sarıp sarmalayacağına dair ön kabulümüz yüzünden koruma duvarlarımızı gönüllü kaldırıp, yaralarımızı açık hale getirmiyor muyuz?

sonra ne oluyor? sevdamız en büyük zaafımıza dönüşüyor. saçımızı okşayan elin bizi ilelebet kollayacağına inanıyor, tatlı sözlere kanıyoruz. taklalar atıp, cilveler yapıyoruz. ve en ummadığımız anda, en korunaksız halimizle yakalanıyoruz aşkın hoyrat yüzüne... şefkatimiz katilimiz oluyor. ders almak mi? ne münasebet!..daha son ihanetin yarası kabuk bağlamadan, yeni yaralar için aralıyoruz kalbimizin kapılarını... zavallı bir kedi yavrusundan farkımız yok aşkın karşısında... boynumuzda, kalbimizde pençe pençe darbe izleriyle, her sıcak dokunuşta çocukça uysallaşıp, her hayal kırıklığında "köpek gibi" pişman olarak, her terk edişte acı çekip her dönüşte biraz daha kanayarak, kanayan yerlerimizi kediler gibi dilimizle yalayarak, "bir daha asla" larla "daima"lar arasında yalpalayarak yara bere içinde yaşıyoruz. o yüzden "melek"ler, içe kıvrık partilerle gömülüyor. ve hayata "şeytan"lar hükmediyor. belki de en iyisi kuyruğu her daim dik tutmaktır... şefkate kanmış mevta bir ev kedisi olmaktansa, gardını almış hayatta bir sokak kedisi kalmak daha iyidir.
c.dündar

8 Aralık 2010 Çarşamba

sensiz olmaz

bu sabah yalnız uyandım
sensiz olmaz, sensiz olmaz
tanıdık kokular yok
sensiz olmaz
kahvaltım anlamsızdı
sensiz olmaz, sensiz olmaz
ilk sigaram bile tatsızdı
sensiz olmaz
anlaşılan alışmışım
sensiz olmaz, sensiz olmaz
bir verdiysem iki almışım
sensiz olmaz 
aşk bir dengesizlik işi
sensiz olmaz, sensiz olmaz
dengeye dönüşen bir sevgi
sensiz olmaz

yine kendi kendime sormadan duramadım
niye seni böyle istiyorum diye bulamadım

yalnızlık zor, sokaklar çıkmaz
sensiz olmaz, sensiz olmaz
hep tekdüze, herşey dümdüz
sensiz olmaz
anlamak çözmeye yetmez
sensiz olmaz, sensiz olmaz
biraz telaşlı, huzursuz
sensiz olmaz

yine kendi kendime sormadan duramadım
niye seni böyle istiyorum diye bulamadım

gece gelmiş, yatağım boş
sensiz olmaz, sensiz olmaz
sen uzaktasın, ben uzanmış
sensiz olmaz
anlamak çözmeye yetmez
sensiz olmaz, sensiz olmaz
biraz telaşlı, biraz huzursuz
sensiz olmaz

yine kendi kendime sormadan duramadım
niye seni böyle istiyorum diye bulamadım
b.ortaçgil